Önümde bir illüstrasyon duruyor.
Kudüs Fatihi Selahattin Eyyubi atın üzerinde…
Arkasında Haçlılara karşı savaşacak orduları nazır bekliyor…
Bir tek fark var…
Selahattin Eyyubi’nin başının yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başı konmuş…
Tıpkı TRT’nin “Kudüs Fatihi” dizisinin afişi gibi…
Ama yapanlar, atının iki bacağının yanına iki kurt eklemeyi de unutmamışlar.
Bu fotoğrafı paylaşan kişi altına da şunu yazmış:
“Tek bir emrinle bir gece ansızın gidebiliriz…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gazze’ye de geliriz” uyarısından sonra, sanal akıncılar, sosyal medyadan İsrail’e bu paylaşımlarla akmaya başladı….
YENİ BİR EL AKSA’DA CUMA NAMAZI RANDEVUSU MU
Hiç düşündünüz mü biz bu sözü ilk defa ne zaman duymuştuk?
İnsana, bir zamanların “Emevî Camiinde Cuma namazı” iddiasını hatırlatmıyor mu….
Gerçi yapılan anketler, milleti pek öyle Gazze için “Yürü denince” tek bir emirle yürüyecek havada göstermiyor ama neticede orduya yürü denirse yürür.
Neyse sosyal medyadaki bu heyecanı bırakıp işin ciddi tarafına bakalım.
Geçekten bir gece ansızın Gazze’ye gider miyiz?
Bu sorunun cevabını almak için biraz geriye dönüp hatırlayalım.
KATİL ESED’DEN, YENİDEN AİLE DOSTUMUZ ESAD’A NASIL GELDİK
Bu tür “Oraya geliriz” sözlerini ilk defa 2011’de başlayan Suriye iç savaşında sonra işitmiştik..
Hatırlayın neydi o günlerde en tutan sloganı?
“Üç günde Şam, dördüncü gün Emevî Camiinde cuma namazı…”
Biz gidemedik ama Esad o camiye gidip bayram namazını kılıyor.
O sözlerin altından çok sular aktı ve bugünlerde bir Erdoğan-Esad görüşmesine hazırlanıyoruz.
Katil Esed’den, “Ailecek dostumuz Esad’a” epey hızlı geldik.
Çok da iyi oluyor…
İKİNCİ HEDEF: BİR GECE ANSIZIN KAHİRE
O sesi ikinci defa Rabia işaretinin altında işittik.
Bir gece ansızın gelebiliriz…
Avuç açıldı, başparmak içeri kıvrıldı dört parmağın her biri bir şeyi anlattı.
Katil Sisi…
Bu defa hedef bir gece ansızın Kahire’ye gidip, Sisi’yi indirmek ve yerine İhvan’ı yeniden iktidar koltuğuna oturmaktı…
O da olmadı…
Sisi hala koltuğunda ve eskisine göre daha güçlü.
Rabia işareti istikametini Kahire’den içerdeki seçim meydanlarına çevirdi…
Ya Sisi…
El sıkıştık yine dostuz.
BİZ Mİ ÖNCE ANSIZIN GİDECEĞİZ YOKSA YUNANLILAR MI GELECEK
Sonra sıra Yunanistan’a geldi.
“Bir gece ansızın gelebiliriz…”
Ama bu defa karşıdan hiç beklemediğimiz bir cevap aldık:
“Hayır F 35’lerle biz daha önce Ankara’ya gelebiliriz.”
GERÇEKTEN BİZ GİDEBİLİR MİYİZ ONLAR DA GELEBİLİRLER Mİ
Şimdi gelelim asıl soruya…
Gelebilirler mi?
Gelebilirler tabi. F 35 dediğin çok gelişmiş bir savaş jeti…
Biz gidebilir miyiz?
Kesin gidebiliriz tabii…
Ama kimse çıkıp demiyor ki, “Arkadaş bu kadar kararlıysanız sizin gitmenize hiç gerek yok. Füzeleri gönderin yeter..”
Evet gönderin…
FÜZELERİ GÖNDERELİM PEKİ SONRASI NE OLACAK
Gönderin de sonrası ne olacak?
İşte Rusya-Ukrayna savaşı…
Biri öteki ülkenin altyapısını, üst yapısını harabeyle çeviriyor.
Öteki o ülkenin ekonomisini, psikolojisini harabeye çeviriyor.
Buyurun Suriye…
Bu çağda büyük devlet, küçük devlet, zayıf devlet, güçlü devlet diye bir kavram yok.
Koskoca Rusya, küçük bir ülke Ukrayna’yı bir türlü ezip geçemiyor.
Evet karşınızdakine zarar veriyorsunuz ama sizin ülkeniz de yıllarca altından kalkamayacağı bir hale geliyor…
İSRAİL’E ASKER GÖNDERMEK LİBYA’YA GİTMEYE BENZEMEZ
İsrail’e gelince…
Hepimiz şunu biliyoruz değil mi…
Türk ordusunun İsrail’i vurmaya kalkması, asker göndermesi, Libya’ya asker göndermesiyle aynı şey değil.
Bir dünya savaşı nedeni bu…
Uzaklarınızı gönderseniz karşınızda İsrail hava kuvvetleri var.
Anadolu geminize İHÜ’ları koyup Gazze sahiline göndermeye kalkarsanız karşınızda Altıncı Filoyu, İngilizleri, Fransızları bulursunuz.
Biz bir vurursak, onlar üç vuracak.
Biz İsrail’in alt yapısını vuracağım, onlar bizimkini…
Peki ne uğruna?
Gazze halkına bir faydası olacak mı?
Böyle bir müdahale Gazze halkını kurtarmaz, daha da büyük felakete götürür.
Sonucunu da hepimiz biliyoruz.
Altyapısı vurulmuş Türkiye’ye 2-3 milyon da yeni göçmen…
Nasılsa biz Ensar’ız, onlar Muhacir…
SANDIM Kİ BU SÖZLER BÜTÜN DÜNYADA MANŞET OLACAK
Ancaaakkk…
Herhalde bir şey sizin de dikkatinizi çekmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e “Orayla da geliniz” dediği gün şunu düşündüm.
Yarın bütün dünyanın manşetinde televizyon haberlerinde 1 numarada bu var.
Hayret…
Hiç de öyle bir şey olmadı.
Dünya, Olimpiyatların açılış töreni ile meşguldü…
Cumhurbaşkanının bu sözlerini atladılar mı?
Yoksa ciddiye mi almadılar?
Belki de şöyle düşündüler:
Bu Orta Doğu denen yer tuhaf. Her gece ansızın gelen gelene…En iyisi biz pek bulaşmayalım…”
GEÇMİŞ 10 YILA BAKINCA NE ZAMAN NEREYE GİTMİŞİZ
Bana gelince…
Geçmiş 10 yıla bakınca şunu görüyorum:
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir ülkeye “Bir gece ansızın gelebiliriz” dediği zaman genellikle gitmiyor.
Ama hiçbir şey söylemediği zaman gidiyor…
İşte Libya…
İşte Karabağ…
Ermenistan’ın işgal ettiği Azeri topraklarının geri alınmasında en büyük rolü Türk ordusu oynadı…
Çünkü haklı bir davaydı.
Hiç öyle geliyoruz gidiyoruz demeden gitmiştik.
Ve Birleşmiş Milletlerin 30 yıldır çözemediği sorun çözüldü.
AZERBAYCAN KARABAĞ’I GERİ ALIRKEN YANINDAKİ İKİNCİ MÜTTEFİKİ KİMDİ
Bir de şunu hatırlayalım.
Azerbaycan halkı Dağlık Karabağ topraklarını geri alırken yanında müttefik bir ülke daha vardı.
Hangi ülkeydi bu?
İsrail…
Bugün Türkiye üzerinden İsrail’e hala Azerbaycan petrolü akıyorsa…
Nedeni budur.
Bir gece ansızın İsrail’e gideceksek…
Yakın tarihin bu gerçeğini de unutmayalım.
Bir de Türkiye’nin oraya gitmeye kalkmasının bir dünya savaşı demek olduğunu…
Türkiye yakın tarihinden dersini almıştır.
Kimse bu ülkeye ikinci bir Enver Paşa felaketi yaşatma sorumluluğunu üzerine almaz, alamaz.
HİÇ KORKMAYIN ANKARA’DA PRAGMATİK İNSANLAR VAR
Dün baktım…
Ne Türkiye’de, ne dünyada “Bir gece ansızın İsrail’e gideriz” sözü ne panik yaratmış, ne de endişe…
Belli ki herkes Ankara’ya hakim olan pragmatizme güveniyor.
“Bir gece ansızın gitmeye” kalktığımız, camilerinde Cuma namazı randevuları verdiğimiz ülkelerin her biriyle ve liderleriyle şimdi çok sıcak ilişkilerimiz var.
Dün “Bir gece ansızın geliriz deyip de gitmediklerimizle” kurduğumuz gerçekçi iyi ilişkiler, bugün “Bir gece ansızın geliriz deyip de gitmeyeceklerimize” kuracağımız güzel ilişkilerin teminatıdır.
Merak etmeyin, durum, “Kaybedenler Kulübü” filmindeki o ünlü replikteki gibi….
“Her şey standart” yani…